Mektub 184

Sayfa 56

Kardeşlerim! Herkes sizin gibi sebâtkâr olamaz. Perde altında Nûrcuların kuvve-i ma‘neviyelerini kırmak için bazı hocalar vâsıta oluyorlar. Aldanmayınız ve sarsılmayınız ve onlarla münâkaşa etmeyiniz. Mümkün oldukça dostâne muâmele ediniz. Biz mü’minlerle kardeşiz deyiniz ve bu pusuladaki noktaları unutmayınız, tâ sizi aldatmasınlar.

Kardeşiniz

Saîdü’n-Nûrsî

[184]

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ

بِعَدَدِ عَاشِرَاتِ دَقَٓائِقِ الشُّهُورِ الثَّلَاثَةِ اٰم۪ينَ

Azîz, Sıddîk, Mübârek, Vefâdâr, Fedâkâr Kardeşlerim,

Evvelâ: Bütün rûh u cânımla sizin çok mübârek şuhûr-u selâsenizi tebrîk ederim. Ve Receb-i Şerîfinizi ve Leyle-i Regāibinizi de tebrîk ve tes‘îd ederek hakkınızda ve şirket-i ma‘nevîyemiz hakkında her bir dakîkası bir gün ibâdet kadar hayırlı ve sevâblı olmasını nihâyetsiz rahmet-i İlâhiyeden niyâz ile ricâ ederiz.

Sâniyen: Bir kısım Asâ-yı Mûsâ Mecmûası’nda müstensihlerin çok sehivleri var. Tashîhe ziyâde dikkat ve himmet lâzımdır. Husrev ve yardımcıları elhak fevkalâde iş görüyorlar. Ve şüphesizdir ki onlar inâyete mazhardırlar. Yoksa bu ağır

Sayfa 57

şerâit altında, elim de bağlı gibi olması cihetinde, nûrlara ve Nûrculara çok zarar olurdu. (Hâşiye)

Sâlisen: Husrev’in himmetiyle dâireye giren ve nûrun yeni şâkirdlerinden bana mektûb yazan Hatice ve Râbia, hâslar içinde kabul edildiler. Ve çok alâkadâr olduğum Barla’da, harâretle Bahrî ve evlâdı ve Eyyûb ve Alî ve Mehmed ve Süleymânların gayretleriyle nûrlar dersine çalışmaları, beni sevinçle ağlattırdı. Ben bütün Barla halkına, husûsen Süleymânlar ve Bahrî ve Mehmedler ve Mustafâlar, eski zamanda nûrlara kıymetdâr hizmet eden Şâmlı Hâfız Tevfîk ve mübârek Hâfız Hâlid ve İmâm Hakkı Efendi ve Muhâcir Hâfız Ahmed ve evlâdı ve ahfâdı ve Şem‘î ve bana çok hizmet eden Abdullâh Çavuş ve oradaki komşularıma, ricâlen ve nisâen binler selâm ve duâ ederim ve bu mübârek aylarda duâlarını isterim.

Râbian: Bahrî ve evlâdları üç Asâ-yı Mûsâ yazdıklarını şimdi haber aldım. Muhâcir Hâfız Ahmed ile Barla’da kardeşlerimizin hesabına hem Kâzım’ın, hem Berber Mehmed’in ciddî hâlisâne mektûbları Lâhika’ya girmeye hak kazandılar ve Bahrî’nin güzel manzûmesi, küçük bir Medrese-i Nûriye olan hânesi hesabına tam girebilir.

Medâr-ı hayret bir latîf inâyettir ki, Büyük Mustafâ’yı (ra) aynen merhûm Abdurrahmân gibi hem sadâkatıyla, hem kalemiyle, hem iktidârıyla nûrlara hizmet edeceğini kalbime

Hâşiye: Sabahta buraya kadar yazdım. Sonra âhire geçtim. Şimdi tamamlıyorum.

Sayfa 57

şerâit altında, elim de bağlı gibi olması cihetinde, nûrlara ve Nûrculara çok zarar olurdu. (Hâşiye)

Sâlisen: Husrev’in himmetiyle dâireye giren ve nûrun yeni şâkirdlerinden bana mektûb yazan Hatice ve Râbia, hâslar içinde kabul edildiler. Ve çok alâkadâr olduğum Barla’da, harâretle Bahrî ve evlâdı ve Eyyûb ve Alî ve Mehmed ve Süleymânların gayretleriyle nûrlar dersine çalışmaları, beni sevinçle ağlattırdı. Ben bütün Barla halkına, husûsen Süleymânlar ve Bahrî ve Mehmedler ve Mustafâlar, eski zamanda nûrlara kıymetdâr hizmet eden Şâmlı Hâfız Tevfîk ve mübârek Hâfız Hâlid ve İmâm Hakkı Efendi ve Muhâcir Hâfız Ahmed ve evlâdı ve ahfâdı ve Şem‘î ve bana çok hizmet eden Abdullâh Çavuş ve oradaki komşularıma, ricâlen ve nisâen binler selâm ve duâ ederim ve bu mübârek aylarda duâlarını isterim.

Râbian: Bahrî ve evlâdları üç Asâ-yı Mûsâ yazdıklarını şimdi haber aldım. Muhâcir Hâfız Ahmed ile Barla’da kardeşlerimizin hesabına hem Kâzım’ın, hem Berber Mehmed’in ciddî hâlisâne mektûbları Lâhika’ya girmeye hak kazandılar ve Bahrî’nin güzel manzûmesi, küçük bir Medrese-i Nûriye olan hânesi hesabına tam girebilir.

Medâr-ı hayret bir latîf inâyettir ki, Büyük Mustafâ’yı (ra) aynen merhûm Abdurrahmân gibi hem sadâkatıyla, hem kalemiyle, hem iktidârıyla nûrlara hizmet edeceğini kalbime

Hâşiye: Sabahta buraya kadar yazdım. Sonra âhire geçtim. Şimdi tamamlıyorum.

Sayfa 58

ihtâr edilmesiyle, o zamanda Abdurrahmân’ın vefâtını unutmaya çalıştım. Hakîkaten Küçük Alî, o hâtıra-i gaybiyeyi kalem cihetiyle dahi tam tamına tasdîk ettirdi. Kardeşinin kalemini kendisi aldı. Sarı bıçağı, elmâs kılıcı yaptı. Demek o zaman, onu da mübârek Mustafâ’nın rûhunda hissetmiştim.

Hem Muhâcir Hâfız Ahmed, hem bana hizmet, hem nûrlara alâka ve sadâkat noktasında nûrların birinci talebesi ve fedâkâr bir nâşiri kalben hissetmiştim. Hâlbuki kalemle hizmete muvaffak olamadı. Çok def‘a o gaybî hissimi tahattur ederdim. Sonra birden hem oğlu Kâzım, hem dâmâdı Bahrî, hem diğer dâmâdı Berber Mehmed ondan his ve ümîd ettiğim metînâne hizmeti fevkalâde bir alâka ve sadâkatle tam tamına yerine getirmeye, çalışmaya başladılar. Hattâ hafîdeleri dahi ma‘sûm şâkirdler içine girmişler. Umûma selâm.

اَلْبَاق۪ي هُوَ الْبَاق۪ي

Kardeşiniz

Saîdü’n-Nûrsî

*

* *

(185)

Gāyet ma‘nîdâr bir tevâfuktur ki, Recebinizi tebrîk mektûbunu kısmen yazdım. Sonra bir kısmını beyaz bıraktım. Âhirlerinde medâr-ı hayret bir inâyet bahsini yazdım. Muhâcir Hâfız dâmâdı Bahrî’nin evlâdları ma‘sûm şâkirdler içindedir diye sabahta yazmıştım. Şimdi ikindide hem Bahrî’nin şimdiye kadar hiç almadığım, hem

Emirdağ Lahikası - 2
  • Kardeşlerim! Herkes sizin gibi sebâtkâr olamaz. Perde altında Nûrcuların kuvve-i ma‘neviyelerini kırmak için bazı hocalar vâsıta oluyorlar. Aldanmayınız ve sarsılmayınız ve onlarla münâkaşa etmeyiniz. Mümkün oldukça dostâne muâmele ediniz. Biz mü’minlerle kardeşiz deyiniz ve bu pusuladaki noktaları unutmayınız, tâ sizi aldatmasınlar.

    Kardeşiniz

    Saîdü’n-Nûrsî

    [184]

    بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

    اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ

    بِعَدَدِ عَاشِرَاتِ دَقَٓائِقِ الشُّهُورِ الثَّلَاثَةِ اٰم۪ينَ

    Azîz, Sıddîk, Mübârek, Vefâdâr, Fedâkâr Kardeşlerim,

    Evvelâ: Bütün rûh u cânımla sizin çok mübârek şuhûr-u selâsenizi tebrîk ederim. Ve Receb-i Şerîfinizi ve Leyle-i Regāibinizi de tebrîk ve tes‘îd ederek hakkınızda ve şirket-i ma‘nevîyemiz hakkında her bir dakîkası bir gün ibâdet kadar hayırlı ve sevâblı olmasını nihâyetsiz rahmet-i İlâhiyeden niyâz ile ricâ ederiz.

    Sâniyen: Bir kısım Asâ-yı Mûsâ Mecmûası’nda müstensihlerin çok sehivleri var. Tashîhe ziyâde dikkat ve himmet lâzımdır. Husrev ve yardımcıları elhak fevkalâde iş görüyorlar. Ve şüphesizdir ki onlar inâyete mazhardırlar. Yoksa bu ağır

Item 1 of 4