Mektub 407

Sayfa 177

Konya kahramanı Sabrî ve İnebolu bahâdırı Salâhaddîn ve Isparta kahramanı Tâhirî arzuya muvâfık bir otomobili benim için almışlar. Fakat bin lira değil, dört bin lira vermişler. Buraya getirildi. Ben birden o arzum hükmüyle memnûn oldum. Sonra ma‘nevî bir şiddetli ihtâr ile denildi: “Sen on kuruşluk bir hediyeyi kabul edemiyorsun, böyle büyük bir yekûnde bir hediyeyi kabul etmek, dünyadan istiğnâ ve sırr-ı ihlâs ve senin düstûr-u hayâtına zıd olduğu gibi, ehl-i ilmin derd-i maîşet bahânesiyle sünnet-i seniyeye hizmet etmemesi hatalarına fiilen bir fetvâ veriyorsun” diye bana şiddetli ilişti. Ben de o arzumdan vazgeçtim. Onu alan fedâkâr kardeşlerimiz نِيَّةُ الْمُؤْمِنِ خَيْرٌ مِنْ عَمَلِه۪ sırrıyla her biri onun fiyatı kadar sevâb kazandılar, İnşâallâh. Umûma selâm.

Saîdü’n-Nûrsî

*

* *

(407)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُٓ اَبَدًا دَٓائِمًا

Azîz, Sıddîk Kardeşlerim,

Evvelen; Gerçi şimdi ayrı ayrı kasabalarda kardeşlerimi görüp, nûr hizmetinde bir cihette yardım etmek için, beş kardeşimin benim için minnetsiz olarak aldıkları

Sayfa 178

otomobil, bir cihette kırk bin lira kadar fâidesi ve lüzûmu varken kabul etmediğimden, zâhirî bir zarar zannedildi. Fakat netîcesinde nûr şâkirdlerinin ellerinde kat‘î bir hüccet oldu ki, dünya için ilme ve dîne zarûret var diye zarar veren mu‘teriz hocaları ve siyâsîleri, Risâle-i Nûr’un yüksek hakîkati, dünyanın hiçbir menfaatine tenezzül edip âlet olmadığını kat‘î bir sûrette bu hâdise ile bir hüccet olarak, onları ilzâm etmesine kuvvetli bir sened ve on hârika kerâmetden daha kuvvetli bir burhân hükmüne geçti. Hattâ çok evhâm eden ve nûrdan kaçan ve nûrun dünyanın hiçbir şeyine tenezzül etmediğine inanmayan bir kısmı, şimdi kemâl-i teslîmiyetle nûrların hakîkatine ve herşeyin fevkinde olduğunu teslîme mecbûr oluyorlar. Demek o zararı da, inâyet-i Hakk, hakkımızda ehemmiyetli bir rahmete çevirdi. (Hâşiye)

Sâniyen: Buranın fevkalâde emsâli görülmemiş çok rahmetli bu bahârda çok tarlalar baştan başa yabânî güller ile süslendiği bir tarzda çok yerleri gezip

Hâşiye: Otomobil satıldıktan sonra, yine onun fiytından üç bin lira Emirdağı’na gönderilmişti ki, Risâle-i Nûr’un hizmetinde sarfedilsin. Ben de telgraf havâlesiyle, sâhiblerine gönderdim. Bugün işittim ki, bu hâdiseyi dost me’mûrlar muârızlara karşı demişler: Üç bin-beş bin liraya tenezzül etmeyen bir adam, bu zamanda en ziyâde i‘timâd edilebilir bir adamdır ki, hakîkatten başka hiçbir şey onu alâkâdar etmiyor.

Sayfa 179

temâşâ ettiğimden bana fevkalâde bir inşirâh ile bir sevinç verdi. O umûm çiçeklerin lisân-ı hâlleri, küllî ve geniş ve gāyet fasîh ve gāyet parlak ve sarîh bir tarzda Sâni‘-i Zü’l-Celâl’in kemâlât-ı san‘atını ve o Nakkāş-ı ezelî’nin mu‘cizât-ı kudretini o derece belîğ bir tarzda bize ders verirken, bütün rûh u cânımla dedim: Keşke muktedir olsa idim, bunların dillerini ve tahmîdâtlarını tercüme etse idim. Birden ihtâr edildi: Risâle-i Nûr düşündüğünden pek fevkinde o vazîfeyi yapmıştır. Onun içindir ki, nûrda çiçekler pek çok tarzlarda konuşturulmuş. Ben de hadsiz şükrettim. اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰي رِسَالَةِ النُّورِ بِعَدَدِ كُلِّ الْاَزْهَارِ وَالْاَثْمَارِ ف۪ي جَم۪يعِ الْاَقْطَارِ

Sâlisen: Muallim İhsân yine güzel kalemiyle eski vazîfe-i nûriyesine başlaması ve sadâkat ve alâkasında sarsılmaması, bizi çok sevindirdi. Onun bu güzel fıkrasını sâir muallimlere bir medâr-ı teşvîk olarak Lâhika’ya dercediniz. Umûma selâm.

اَلْبَاق۪ي هُوَ الْبَاق۪ي

Kardeşiniz

Saîdü’n-Nûrsî

*

* *

(Lâhika’ya) Küreli Muallim İhsân’ın fıkrasıdır.

Siz ıslâh ve ta‘dîl edebilirsiniz.

(408)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Emirdağ Lahikası - 3
  • Konya kahramanı Sabrî ve İnebolu bahâdırı Salâhaddîn ve Isparta kahramanı Tâhirî arzuya muvâfık bir otomobili benim için almışlar. Fakat bin lira değil, dört bin lira vermişler. Buraya getirildi. Ben birden o arzum hükmüyle memnûn oldum. Sonra ma‘nevî bir şiddetli ihtâr ile denildi: “Sen on kuruşluk bir hediyeyi kabul edemiyorsun, böyle büyük bir yekûnde bir hediyeyi kabul etmek, dünyadan istiğnâ ve sırr-ı ihlâs ve senin düstûr-u hayâtına zıd olduğu gibi, ehl-i ilmin derd-i maîşet bahânesiyle sünnet-i seniyeye hizmet etmemesi hatalarına fiilen bir fetvâ veriyorsun” diye bana şiddetli ilişti. Ben de o arzumdan vazgeçtim. Onu alan fedâkâr kardeşlerimiz نِيَّةُ الْمُؤْمِنِ خَيْرٌ مِنْ عَمَلِه۪ sırrıyla her biri onun fiyatı kadar sevâb kazandılar, İnşâallâh. Umûma selâm.

    Saîdü’n-Nûrsî

    *

    * *

    (407)

    بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

    وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

    اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُٓ اَبَدًا دَٓائِمًا

    Azîz, Sıddîk Kardeşlerim,

    Evvelen; Gerçi şimdi ayrı ayrı kasabalarda kardeşlerimi görüp, nûr hizmetinde bir cihette yardım etmek için, beş kardeşimin benim için minnetsiz olarak aldıkları

Item 1 of 3