Sayfa 127

[67]

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ كُلِّ دَٓاءٍ وَدَوَٓاءٍ

Azîz, sıddîk kardeşlerim,

Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki, gayet şiddetli ve dehşetli hastalığım, gayet merhametli ve çok sevablı olarak âfiyete yerini bırakıp gitti. Çok büyük bir ni‘met, içinde bulunduğunu ben ve buradaki arkadaşlarım tasdîk ettik.

Hem Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür ve hamdediyorum ki, sizlerin bu def‘aki hediye-i Ramazâniyeniz olan çok güzel nüshalarınız, bu bayramımı çok bayramları birden toplayan bir küllî bayram hükmüne geçti. Ve bilhassa ikinci Husrev olan birinci Tâhirî’nin gayet dikkat ve tevâfuklu yazdığı risâleler beni o derece minnetdâr ve mesrûr ediyor ki, elimden gelse idi her bir nüshasına on altın lira verecektim. Bu derece kuvvetli bir şâkird Risâle-i Nûr’a sâhib çıkması, ümidlerimizi çok kuvvetlendirdi.

Sav kahramanlarının ve mübâreklerin karyelerine kendi karyesini, onların safına getirdi. Atabey (Ağras) onunla ve onun gibilerle iftihâr etmeli. Onun nüshalarında yanlışlar pek çok azdır. Yalnız, oralardaki nüshalarda ma‘nâsı anlaşılmayan bazı kelimeler varmış ki, istinsâhta öylece kaydedilmiş. Benim tashîhimden geçen nüshalara mukābele edilse iyi olur. O kuvvetli ve fedâkâr kardeşimizin ma‘sûm çocuklarının ve refikasının yazdıkları risâleleri güzelce bir cild yaptık. Görenlere, hususan buradaki Risâle-i Nûr’un kadınlar dâiresindeki kızlar ve hanımlara gayet te’sîrli ve câzibedâr bir numûne-i teşvîk oldu.

Aydın’lı Hasan’ın hakîkaten gayet müstesnâ bir kalemi var ve yazılarında tam bir ihlâs görünüyor. Bu zât ne vakitten beri Risâle-i Nûr’a girdiğini ve ne halde olduğunu merak ediyorum.

Bu def‘a Hulûsî’den uzun bir mektub, Abdülmecîd vâsıtasıyla aldım. Elhak o kardeşimiz sebat ve metânet ve ihlâsta birinciliğini muhâfaza ediyor. Ben de Abdülmecîd vâsıtasıyla ona yazdım ki: “Isparta’daki kardeşlerimize

Sayfa 128

yazdığım mektublarda sen dahi bir muhâtabımsın, seninle muhâbere kesilmemiş” diye yazdım. Husrev, Re’fet, Rüşdü’nün vaz‘iyetlerini de merak ediyorum. Ve bilhassa Husrev ne haldedir? Ve Nûr fabrikasının sâhibi Hâfız Ali rahat mıdır? Umum kardeşlerimize birer birer selâm ediyoruz.

اَلْبَاق۪ي هُوَ الْبَاق۪ي

Kardeşiniz Saîdü’n-Nûrsî

[68]

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ

Azîz, sıddîk kardeşlerim,

Hâfız Ali’nin bu def‘aki mektubu, birkaç cihette Risâle-i Nûr’a âit ikrâmât-ı İlâhiye ve Risâle-i Nûr talebelerinin birbiriyle bir cesedin a‘zâları gibi alâkadâr olduklarını gösterir.

Medrese-i nûriye olan Sav’ın ümmîleri Mustafa ve Hüseyin kardeşlerimizin gördükleri rüya pek ma‘nîdârdır. Ve Isparta’nın Hâfız Ali’si Mehmed Zühdü’yle Hizbü’l-A‘zam-ı Kur’ânî’nin ihtiyârsız istikbâline gelmeleri, o hizbin Risâle-i Nûr’a çok menfaatdâr olacağını gösteriyor. Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür ediyoruz ki, gittikçe Isparta, havâlîsiyle Risâle-i Nûr’a tam sâhib oluyor, yerleştiriyor. Bir Saîd, bir Husrev’e bedel, pek çok Saîdleri, Husrev’leri yetiştiriyor. İkimizin çekilmesiyle daha ziyâde gayretle fa‘âliyete geçen nâşirleri yetiştiriyor.

Bu anda bu gelen kelimeler hâtırıma geldi. Üç Kerâmet-i Aleviye Risâle-i Nûr’a verdikleri kuvvet, üç Ali maddeten kalemleriyle o üç kerâmeti imza ediyorlar. Mübârek ve kıymetdar Hacı Hâfız’ın çok kıymetdar, çok fa‘âl ve sebatkâr köyünde kahraman Ahmet’lerin ve Mehmet’lerin gayretleri, bu havâlîde de o hâli onların vaz‘iyetlerini işitenleri, lâkaydları ve tembelleri gayrete şevke getiriyor. Hâfız Ali’nin bazı noktalarını ta‘bîr ve cevâb olarak Mehmed Feyzî’nin ve Emîn’in yazdıkları fıkrayı leffen gönderiyoruz.

  • [67]

    بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

    وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

    اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ كُلِّ دَٓاءٍ وَدَوَٓاءٍ

    Azîz, sıddîk kardeşlerim,

    Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki, gayet şiddetli ve dehşetli hastalığım, gayet merhametli ve çok sevablı olarak âfiyete yerini bırakıp gitti. Çok büyük bir ni‘met, içinde bulunduğunu ben ve buradaki arkadaşlarım tasdîk ettik.

    Hem Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür ve hamdediyorum ki, sizlerin bu def‘aki hediye-i Ramazâniyeniz olan çok güzel nüshalarınız, bu bayramımı çok bayramları birden toplayan bir küllî bayram hükmüne geçti. Ve bilhassa ikinci Husrev olan birinci Tâhirî’nin gayet dikkat ve tevâfuklu yazdığı risâleler beni o derece minnetdâr ve mesrûr ediyor ki, elimden gelse idi her bir nüshasına on altın lira verecektim. Bu derece kuvvetli bir şâkird Risâle-i Nûr’a sâhib çıkması, ümidlerimizi çok kuvvetlendirdi.

    Sav kahramanlarının ve mübâreklerin karyelerine kendi karyesini, onların safına getirdi. Atabey (Ağras) onunla ve onun gibilerle iftihâr etmeli. Onun nüshalarında yanlışlar pek çok azdır. Yalnız, oralardaki nüshalarda ma‘nâsı anlaşılmayan bazı kelimeler varmış ki, istinsâhta öylece kaydedilmiş. Benim tashîhimden geçen nüshalara mukābele edilse iyi olur. O kuvvetli ve fedâkâr kardeşimizin ma‘sûm çocuklarının ve refikasının yazdıkları risâleleri güzelce bir cild yaptık. Görenlere, hususan buradaki Risâle-i Nûr’un kadınlar dâiresindeki kızlar ve hanımlara gayet te’sîrli ve câzibedâr bir numûne-i teşvîk oldu.

    Aydın’lı Hasan’ın hakîkaten gayet müstesnâ bir kalemi var ve yazılarında tam bir ihlâs görünüyor. Bu zât ne vakitten beri Risâle-i Nûr’a girdiğini ve ne halde olduğunu merak ediyorum.

    Bu def‘a Hulûsî’den uzun bir mektub, Abdülmecîd vâsıtasıyla aldım. Elhak o kardeşimiz sebat ve metânet ve ihlâsta birinciliğini muhâfaza ediyor. Ben de Abdülmecîd vâsıtasıyla ona yazdım ki: “Isparta’daki kardeşlerimize

Item 1 of 2