Üstâd-ı fâzılânemiz Efendimiz Hazretlerine,
Efendim, bu yazıdan sonra Câmiü’l-Ezher’e kitablar hareket etmiştir. Ve şunları gönderdik: Zülfikār, yeni gelen Sözler Mecmûası, Târîhçe-i Hayât, yeni huruf Küçük Sözler.
Abdü’l-Muhsin, Ziyâ, Emîn
(584)
بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ
Mecmûalara girmeyen mektûbâtı dahi makine ile teksîr etmek, erkânların münâsib gördüğü kısımlar teksîr kağıdında, Husrev’in pek pek kıymetdâr tashîhiyle yazılması bugün hâtırıma geldi. Birden aynı zamanda nûr Efesi Hâcı Sâmî geldi. Sâmî mektûbumdur.
S.A.
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ
Çok Sevgili Üstâdım Efendim,
Cânib-i vâlâlarına sonsuz hürmetlerimi takdîmden sonra, mübârek yed-i saâdetinizi takbîl ederim. Ömr-ü âfiyetinizi Cenâb-ı Hakk ve Rabbü’l-felak ve Feyyâz-ı mutlak ve Tekaddes Hazretleri’nden istircâ ve istirhâm ve istid’â ederim.
Efendim, bendeniz Hâdim Kazası’nın Gezer Köyü’nden olup, elyevm Konya’nın Karaarslan Köyü’nde ikāmet etmekteyim. Mezkûr köyde imâmlık vazîfesinde istihdâm edilmekteyim. Bundan iki mâh mukaddem Konya’da Hâfız Mustafâ Efendi’nin pederi yorgancı Hâcı
Mehmed Efendi dükkanında konuşmakta iken, Asâ-yı Mûsâ (as) isimli nûr menba‘ından cereyân eden bir kitab-ı mübârek yed-i âcizâneme vâsıl oldu. Bu muhterem kitabı mütâlaa ettim. Aynı zamanda açılan tâze bir gül gibi bütün letâifim ve rûhâniyetim açıldı. Ve bu kitab-ı mübâreki bitirdikten sonra Zülfikār, Sirâcü’n-Nûr, Sikke-i Tasdîk-i Gaybî, Tılsımlardan bir risâle, Eskişehir Mahkeme Müdâfaası gibi kitab-ı şerîflerinizi okuyunca, kendi nefsime hitâben dedim: “Ey nefis, sen dünya sekri ile meskûr olduğunu bil. Muhterem nûrları nûrlar dâhîsi otuz seneden beri taksîmât-ı nûrdan dolayı mahkemelerde infilâk eden bombaların misl-i ra‘d sadâlarını işitmedin mi?” diye nefsimi ilzâm ve ithâm edercesine bir zaman müteessir oldum. Bu taraftan da Elhamdülillahi teâlâ nûr gemisinin mellâhına (yani kaptanına) bir hizmetçilik veyahud bir köle olacağımı farzederek ferah-nâk oldum. Lütfen kabulünü ve kabul buyurulmasını zât-ı sâmîlerinizden beklerim.
Risâle-i Nûr elime geçtiği günden beri her ân tarafınıza varıp zât-ı sâmîlerinizi ziyâret etmek şerefiyle müşerref olmak arzusuyla yola çıkacağım zaman bir kabz, bir sıklet, bir fütûr, bir müsâmaha husûle geliyor. Bunun sebebini anlayamadım. Kendi kendime şöyle bir tefekkür ettim. Herhâlde benim bu nefsim gāyet kirli olduğundan, o âlî bahr-i enverde tathîre müsteid olmadığım için cereyân gelmiyor diye düşünebildim. Ma‘lûm-u âlîniz Efendim, elektrik makineleri çalıştığı hâlde lamba bozuk
olunca yanmaz. Diğer taraftan da yani Risâle-i Nûr makinelerinden süzülmüş Asâ-yı Mûsâ (as) tezgâhında nesc olunan tâze lambalardan alıp, mâsivâ kiri ile kirlenen lamba camlarını değiştirmeye muvaffak eden Rahîm-i zü’l-Celâl, Kerîm-i zü’l-Kemâl olan Rabbimize mahlûkât adedince şükürler olsun.
Bu tarihten yedi sene mukaddem, merhûm olan pederim Mehmed Efendi rahmetullâhi aleyhten aldığım bir ilm-i fıtri ile, nefsimi cadde-i şerîat ve tarîkatine da‘vete mücâhede ile çalışırken ve şerîat kitablarını mütâlaa edip ehl-i îmâna sünnet-i Ahmediyeyi (asm) karınca kaderince alâ kaderi’l-imkân beyâna çalışırken, küfr-ü mutlak ve zındıka topu patladı. Mezkûr topun gāyet semli duhânını yaşatan, ümmetimin Deccâl’i buyurduğu şahıs, ulemâyı mesmûm etti.
Ma‘lûm-u âlîniz, manzûr-u fâzılâneniz, İmâm Gazâlî (ks) ihyâsında hadîs-i şerîfler yazmıştır. Bendeniz 326 doğumluyum. Pederimden aldığım tasavvuf seyfi ile mezkûr Deccâller ile çok harbettim. Fakat kendi nefsimi mezkûr seyfle katledemediğimden, bir semere hâsıl olmadı. Elhamdülillâhi Teâlâ, küfr-ü mutlak ve zındıka topundan zuhûr eden zehirli dumanı ve acı sadâsını nûrlar sâikalarından çıkan şihâbürrasat hakîkatleri münkirleri iskât etti. Elhamdülillâhi Teâlâ, mü’min-i muvahhidîni de ve ulemâ-yı âmilîni de cadde-i azlemden cadde-i envâra vaz‘etti. Otuz seneden beri çirkin çehreli ve gāyet nâtıkaları acı اِنَّ اَنْكَرَ الْاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَم۪يرِ sadâlarını Türkiye’den Akdeniz ve Karadeniz’in şimâlinde susturdu.
Ulu tanrımıza hesabsız hamdolsun, Risâle-i Nûr’dan aldığımız parlak bir nûrla bütün Müslümanlar mütenevvir olmaktadır. İnşâallâhürrahmân Nûr Risâleleri’ni nesceden fabrikanın müdürü ve me’mûrları daha çok nûrlar saçacaklar. Kendi nefsime hitâben derim ki: Ey nefsim! Otuz seneden beri Kur’an-ı Azîmü’ş-şân’ın nidâsını yapan münâdînin misl-i ra‘d olan nidâsını neden işitmedin? Bundan iki mâh mukaddem aşktan Cenâb-ı Kibriyâ ve Tekaddes Hazretleri’ne çok şükret. Bu yüksek Üstâdımıza Hakk’tan ömür iste, talebe ol, hattâ köle ol, hattâ yolunda canını fedâ et, dedim.
اَلْبَاق۪ي هُوَ الْبَاق۪ي
Çok günâhkâr, âciz, abd-i hakîr, talebe olmak isteyen ve nûr talebesi defterine geçtiğini kat‘iyen bilen talebeniz, Konya’nın Karaarslan köyünde aslen Hâdimli
Hatîb Ahmed
Kusûrlarımın affını dilerim, mübârek ellerinizden öperim. 12 Kânun-u Evvel 1369
Birinci müşkilim: Ma‘lûm-u manzûr-u fâzılâneniz başka kitablarda, bilhâssa ulemâ-yı mütekellimîn rahmetullâhi aleyhim ecmaîn, “İctihâd kapısı kapandı” buyuruyor. Buna dâir daha çok mes’elelerde muhâlefet görünüyor.
İkinci müşkilim: Bir hâfız, Kur’ân tilâvet ederken Kur’ân’a müteveccih olmak mı efdal, kıbleye müteveccih olmak mı?
Üçüncüsü: İspirto ile kahve, çay kaynatmak. Dördüncü: Kādıhân rivâyetle devr-i şer‘î mes’elesi Ebû Saîd el-Hâdimî bir kitabında ve Alî Efendi fetvâsında daha bir çok kitablarda ma‘lûmunuz tahrîr ediliyor. Beşinci: Birisi bankalardan alınan paralar. Altıncısı: Bir zevc, zevcini talâk-ı selâse ile tatlîk ettikten sonra zevci âhare varmadan nasıl helâl olur?
Yedinci: Zamanımızda elyevm mevcûd olan müftülerin, vâizlerin hürmeti, Kur’ân-ı Azîmü’ş-şân hürmeti ile sâbit olan inhisârlar ve sâireden gelen paralardan ve şu hükûmetten aldıkları para nasıl helâl olur?
Efendim, affediniz, zamanımızda bu mezkûrat pek çok lâzım oluyor. Lütfen bu husûsta bir kitabınıza muhtâcım.
اَلْبَاق۪ي هُوَ الْبَاق۪ي
Ellerinizden öperim.
*
* *
(585)
Eski usûl medrese dersi veren Van tarafından Urfa’ya gelen ve orada iskân olan Mollâ Hamîd’in mektûbudur.
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
Mürşidimiz Bedîüzzamân’ın Cânib-i Âlîsine,
Her şeyin Cenâb-ı Hakk’a karşı bir tesbîh-i şükrânesi olmakla, tesbîh ve şükrânemi îfâ ediyorum. Bahâsına kıymet takdîri mümkün olmayan besmele-i şerîf ki, kitab