Evet biz, dîni siyâsete âlet değil, belki vatan ve milletin dehşetli zararına siyâseti mutaassıbâne dînsizliğe âlet edenlere karşı, bizim siyâsete bakmamıza mecbûriyet-i kat‘iye olduğu zaman, vazifemiz, siyâseti dîne âlet ve dost yapmaktır ki, üç yüz elli milyon kardeşlerin uhuvvetini bu vatandaki kardeşlere kazandırmaya sebeb olsun.
Elhâsıl: Bize işkence edenlerin, siyâseti asabiyetle dînsizliğe âlet etmelerine mukābil, biz de siyâseti dîne âlet ve dost yapmakla, bu vatan ve milletin saâdetine çalışmışız.
Kardeşlerim, ben bunu böyle münâsib gördüm, sizlerin meşveretine havâle ediyorum.
Saîdü’n-Nûrsî
[517]
بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ
Azîz, Sıddîk Kardeşlerim,
Ben size bugün mektûb yazacaktım. Ben ziyâde bir râhatsızlığım sebebiyle telâşta iken, aynı dakîkada Mustafâ Gül ve İbrâhîm Gül geldiler. Hem bana ilâç, hem tesellî, hem büyük sevince vesîle olmalarından, o iki mübârek kardeşimi benim vekîllerim ve bir mektûb olarak size gönderiyorum. Onlar birer Saîd olarak benim bedelime sizi ziyâret ve tebrîk edip sâir şeylerimi de size beyân etsin.
س ٭ ع
[518]
Telgraf
Ankara Telgraf Numarası: 23546 Tarih: 27.05.1950 Saat: 9
(Üstâdımızın tebrîk telgrafına, Reîs-i Cumhûr Celâl Bayar’ın telgrafla verdiği cevâbdır)
Bedîüzzamân Saîdü’n-Nûrsî, Emirdağ
Samîmî tebrîklerinizden fevkalâde mütehassis oldum, teşekkürler ederim.
Celâl Bayar
[519]
بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُٓ اَبَدًا دَٓائِمًا
Azîz, Sıddîk Kardeşlerim,
Evvelâ: Seksen küsûr sene ibâdetli bir ömr-ü bâkîyi te’mîn eden Ramazân-ı Şerîfinizi bütün rûh u cânımızla tebrîk ve her gecesi bir nevi‘ Leyle-i Kadir hükmünde hakkınızda menfaatdâr olmasını niyâz ederiz. Ve teşrîk-i mesâî sırrıyla ve her hâs Nûrcu, umûm Nûrcuların ma‘nevî kazancına hissedâr olmasıyla, ma‘nen binler dil ile ibâdet ve duâ ve istiğfâr ve tesbîhât yapmaya hakîkî uhuvvet ve ihlâs ile mazhariyetinizi Rahmet-i İlâhiyeden niyâz ediyoruz ve öyle de ümîd ediyoruz.
Sâniyen: Risâle-i Nûr’un ma‘nen galebe-i tâmmesi ile berâber, mason kısmının dinsizleri ve komünistlerin zındıklar kısmı, habbeyi kubbe yapıp bahânelerle nûrların serbestiyetine mâni‘ olmaya çalışıyorlar ki yine bu def‘a da ma‘nâsız, sebebsiz, otuz beş gün