göndermiştir. Biz de bütün Emirdağ şâkirdleri ve nâşirleri çok selâm ile mübârek ellerinizden öperiz.
اَلْبَاق۪ي هُوَ الْبَاق۪ي
Emirdağ Nûr Naşirleri
[474]
بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ
وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُٓ اَبَدًا دَٓائِمًا
Azîz, Sıddîk Kardeşlerim,
Evvelen: Husrev’in pek kıymetdâr yüzden ziyâde ve benim yazdığım mektûbların hulâsaları ve cevabları, şimdiye kadar sakladığımız mektûblarını tedkîk ettim, ehemmiyetli kısımlarını yazdırdım. Lâhika’nın gāyet parlak bir zeyli olarak büyükçe bir risâle şeklini aldı. Sonra bir sûreti size gönderilecek. Bir kısmını veyahud tamâmını Sâdık Bey ve Feyzî’nin yazdıkları Târîhçe-i Hayât’ın içine girebilmesini tensîbinize havâle ediyorum.
Sâniyen: Kastamonu’nun hanımlar dâiresinden, nûrlar hakkında pek fedakâr ve alâkadâr Nûrcu Zehrâ’nın bana yazdığı mektûbda, ehemmiyetli bir Nûrcu hemşîremiz olan Hâcer’in vefâtını ve ehemmiyetli bir Nûrcu olan Lütfiye’nin, Nûrcu zevcinin füc’eten, vefâtını haber veriyor. Ve bir dost müezzinin de nüzûl hastalığını yazıyor. Cenâb-ı Hakk o iki merhûma ve merhûmeye binler rahmet ve ona da şifâ verip keffâretü’z-zünûb eylesin. Âmîn.
Benim bedelime o merhûmların akrabasına ta‘ziyemi teblîğ edersiniz. Ve Kastamonu Husrev’i olan Mehmed Feyzî, benim hesabıma bir Sirâcü’n-Nûr’u, başta Zehrâ, o hemşîrelerimize versin. Ve oradaki umûm Nûrculara da selâmımı teblîğ etsin.
Sâlisen: Mu‘cizeli Kur’ân’ımızdan Sûre-i Rahmân tevâfukāt-ı latîfesi içinde bulunan cüz’ ile -güzel tevâfuklu bir cüz’ ile- İstanbul’da matbaacı Azîz’e göstermek için göndermiştik. O da çok beğenmiş, söz vermiş ki, ne vakit isterseniz, bunu da Hizb-i Kur’âniye ve Hizb-i Nûriye gibi fotoğrafla tab‘edeceğim. Hindistân’a bir milyon Kur’ân’ı göndermeye söz verdiğimden, bu mu‘cizâtlı Kur’ân’ı da içinde onlara göndermek güzel olur. Cenâb-ı Hakk, İnşâallâh Nûrcuları muvaffak eder.
Râbian: Eğer rehberi eski harfle makine veya matbaa ile teksîr etmeye karar verdiğiniz vakit, İhtiyâr Risâlesi’nden Yedinci Reca ve Meyve’den Altıncı Mes’ele ve Dokuzuncu Şuâın mukaddeme-i haşriye ya tamam veya baştaki Îmân Meyveleri ve Hüve Nüktesi ve gençlere lâyık bulduğunuz sâir fıkraları da ilâvesi re’yinize ve tensîbinize havâledir. Herhâlde burada tab‘edilen beş yüz nüsha rehber kâfî gelmeyecek. İnşâallâh eski harfe müsâade, olsa tab‘edilse çok iyi olur. Belki bu büyük sevâbı yine nûr şâkirdleri matbaacılara bırakmayacaklar, teksîr makinesi ile yapacaklar İnşâallâh.
Hâmisen: Nûrların ehemmiyetli nâşiri kardeşimiz Re’fet Bey’in İstanbul’da münâsib mesken tedârik edemeyişi. Hâlbuki onun orada bulunması nûrlar için lâzımdır.
Sâdisen: Sikke-i Gaybiye ne kadar yazılmış? Hem yazıldığı miktâr bana gönderilse idi, tashîh de ederdim, kolaylık olurdu. Burada Rehber 140 kadar kalmış. Eğer size çok lüzûmu varsa bir miktâr gönderilebilir. Mustafâ Ramazân’ın bir mektûbunu gönderiyoruz.
Sâbian: Gāyet güzel, müjdeli beş mübârek kardeşlerimizin beş mektûbuna gāyet kısacık bir iki cümle yazmaya şimdi mecbûr oldum. Çünkü kâtib başka bir iş için bu dakîkada Eskişehir’e gidiyor. Onun için mektûb sâhibleri gücenmesinler. Homalı nûr efesi Sâmî Bey’in seyâhatinde görüştüğü umûm o kardeşlerimize selâm ve muvaffakiyetlerine duâ ediyoruz.
Ve Muallim Abdurrahmân İhsân’ın te’sîrli mektûbundaki telaşlı hâllerine merâk etmesin. Mâdem nûr hizmetindedir, inâyet altındadır. Ve Safranbolu’da küçücük Medrese-i Nûriye sâhibi kardeşimiz Hıfzî ve ma‘sûmların kahramanlarından iki mahdûmu ve refîkasının yazıları benim dâima yanımdadır. O küçücük Medrese-i Nûriye’nin şâkirdlerini ma‘nen görüyorum. Hüsnü’nün hem rü’yâsı mübârek, bana hizmet etmek niyeti yapmış gibidir. Oradaki nûra hizmeti daha lâzımdır. Sart istasyonunda nûra çalışan ve kendi gibi Nûrcu bulan Mehmed Yayla’yı tebrîk ediyoruz. Umûm kardeşlerimize binler selâm.
اَلْبَاق۪ي هُوَ الْبَاق۪ي
Kardeşiniz
Saîdü’n-Nûrsî
Dârü’l-fünûn Nûrcu talebeleri nâmına Mustafâ Ramazân’ın mekteplilere hitâben yazdığı bu parça Lâhika’ya girebilir.
(475)
بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ
وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُٓ اَبَدًا دَٓائِمًا
Üstâdım, bu fıkrayı mü’min arkadaşlarıma söyledim.
Ey kendilerini asr-ı saâdette tahayyül ederek, huzûr-u Peygamberî’de (asm) bulunmak şerefini duymak isteyen hasretli gönüller ve huzûr-u Nebevî’de (asm) bulunmanın zevk ve şevkiyle neşelenip aldıkları feyizle İslâmiyet yolunda ihlâsla can ve mâllarını fedâ etmeye niyetlenen iyi niyet sâhibi ve Ehl-i Beyt’e muhabbetleri tam olan mü’min kardeşlerim! Sizlere müjdeler olsun ki, eğer o Nebiyy-i Zîşân Aleyhissalâtü Vesselâm’ı hoşnûd etmek ve tahayyülüyle mütelezziz olduğunuz îmân ve Kur’ân yolundaki hizmeti isterseniz, aynen zamânımızda da bu kudsî hizmette tavzîf edilebilirsiniz. Yalnız o Nebiyy-i Zîşân’ın (asm) sizlere bırakmış olduğu en kudsî emâneti olan Kur’ân-ı Hakîm ve Ehl-i Beyt’e muhabbette kusûr etmez ve emânetine tam sâhib çıkmak isterseniz, Risâle-i Nûr’a sarılınız.
Eğer sâdıklardan iseniz kendinizi göstermelisiniz. Eğer Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın şefâatine mazhar olmak ve onu tam râzı etmek ve huzûruyla müşerref