Mektub 210

Sayfa 111

Ben de dedim: Mâdem şimdi her tarafta nûrlara kuvvetli ve kesretli eller sâhib çıkıyorlar ve tam muhâfaza ve neşrine çalışıyorlar, elbette ben bir parça istirâhat etsem tembellik olmaz.

Umûm kardeş ve hemşîrelerimize selâm ve duâ ve mübârek gece ve günlerini tebrîk ederiz. Ve her vakit te’sîrini gördüğüm duâlarını ricâ ederiz.

اَلْبَاق۪ي هُوَ الْبَاق۪ي

Kardeşiniz

Saîdü’n-Nûrsî

*

* *

Lâhika’ya girsin. Hasan Feyzî’nindir.

(210)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ دَٓائِمًا اَبَدًا

Mübârek Üstâdımız Efendimiz Hazretleri,

Leyâli-i mübâreke olan Regāib, Mi‘râc ve Berât gece ve günleri ile tekarrüb etmekte olan Ramazân-ı Şerîf ve Leyle-i Kadr’inizi tebrîk eder, sizin ve bütün kardeşlerimizin ve umûm Âlem-i İslâm’ın hakkında hâssaten bu sene daha hayırlı şeref ve fazîletli ve İyd-i Fıtr’ın siz büyük Üstâdımız hakkında ve hakkımızda bir halâs günü olmasını Cenâb-ı Erhamü’r-Râhimîn Hazretleri’nin merhamet ve âtıfetinden ve Mahbûb-u A‘zam Efendimiz’in şefâatinden

Sayfa 112

ve Kur’ân-ı Kerîm ve Risâle-i Nûr’un inâyet ve himmetinden bekleriz. Ve bu vesîle ile bütün buradaki eski ve yeni, kadın ve erkek, çoluk ve çocuk kardeşlerimizle ve aile efrâdımızla birlikte mübârek ellerinizi ve eteklerinizi öperiz ve cümleten mergūb ve makbûl duâlarınızı umar, hakîrâne, zelîlâne ve âcizâne duâlarınızın da bârgâh-ı ehadiyette kabulünü Resûl-u Hâşimî Efendimiz hürmetine dileriz.

Mütedeyyin ve mütefekkir âdil ve âmil olan ma‘lûm efendinin selâm ve sevgilerini takdîm ediyorum. لِلّٰهِ الْحَمْدُ وَالْمِنَّةُ Bu muhterem zâtla her zaman görüşme imkânlarını buluyorum. Her mülâkātımda siz efendimizin ahvâlinden suâl buyurup söylediklerimi merâkla dinliyorlar. Sıhhat ve âfiyet haberlerinizi verdikçe memnûn ve mesrûr oluyorlar. Ve her zaman selâm ve duâlarınızı bekliyorlar. Risâle-i Nûrları dâimâ okuyorlar. Emrinizle kendisine takdîm ettiğimiz cildler arasında Yedinci Şuâ‘ olmadığını anlayınca, bu def‘a bir tane de matbû‘ nüshalardan verdik. Daha çok memnûn oldular. Mektûblardan da bazılarını ve mersiyeleri okudular. Şimdi de vasiyetnâmenizi görmek ve okumak için istediler. Onun için ayrıca bir tane Arabî Hulâsatü’l-Hulâsa yazıp harekeleyerek takdîm etmiştim. (Oh ne güzel! Ben böyle şeyleri severim. Yalnız sen Üstâda yaz. Ve benden selâm söyle. Kendi ifâdesiyle her ne kadar zahmet ise de bunun bir Türkçe tercümesini yazıp lütfetsin) dediler. Bendeniz de yazayım diye söz verdim. Hazretinize arz eyleriz.

Sayfa 112

ve Kur’ân-ı Kerîm ve Risâle-i Nûr’un inâyet ve himmetinden bekleriz. Ve bu vesîle ile bütün buradaki eski ve yeni, kadın ve erkek, çoluk ve çocuk kardeşlerimizle ve aile efrâdımızla birlikte mübârek ellerinizi ve eteklerinizi öperiz ve cümleten mergūb ve makbûl duâlarınızı umar, hakîrâne, zelîlâne ve âcizâne duâlarınızın da bârgâh-ı ehadiyette kabulünü Resûl-u Hâşimî Efendimiz hürmetine dileriz.

Mütedeyyin ve mütefekkir âdil ve âmil olan ma‘lûm efendinin selâm ve sevgilerini takdîm ediyorum. لِلّٰهِ الْحَمْدُ وَالْمِنَّةُ Bu muhterem zâtla her zaman görüşme imkânlarını buluyorum. Her mülâkātımda siz efendimizin ahvâlinden suâl buyurup söylediklerimi merâkla dinliyorlar. Sıhhat ve âfiyet haberlerinizi verdikçe memnûn ve mesrûr oluyorlar. Ve her zaman selâm ve duâlarınızı bekliyorlar. Risâle-i Nûrları dâimâ okuyorlar. Emrinizle kendisine takdîm ettiğimiz cildler arasında Yedinci Şuâ‘ olmadığını anlayınca, bu def‘a bir tane de matbû‘ nüshalardan verdik. Daha çok memnûn oldular. Mektûblardan da bazılarını ve mersiyeleri okudular. Şimdi de vasiyetnâmenizi görmek ve okumak için istediler. Onun için ayrıca bir tane Arabî Hulâsatü’l-Hulâsa yazıp harekeleyerek takdîm etmiştim. (Oh ne güzel! Ben böyle şeyleri severim. Yalnız sen Üstâda yaz. Ve benden selâm söyle. Kendi ifâdesiyle her ne kadar zahmet ise de bunun bir Türkçe tercümesini yazıp lütfetsin) dediler. Bendeniz de yazayım diye söz verdim. Hazretinize arz eyleriz.

Sayfa 113

Hem o hamiyetli kardeşimiz (artık Risâle-i Nûr serbest olmuştur, korkulacak bir şey yoktur. Şimdi içinizden birisi çıkıp bir fedâkârlık yapsa, bu eserlerin hepsini tab‘ ettirebilir) buyurdular. Ve bize büyük cesâret verdiler. Ve bize zahîr ve muîn oldular. Bunun üzerine yenilerden başka bir kardeşimiz (burada yapsak pahalıya mâl olur. Bütün masraflar bana âit olmak üzere sen İstanbul’a git, hiç olmazsa Asâ-yı Mûsâ Mecmûası’nı yeni yazılarla serbest olarak bin kadar bastır, gel de, burada gençlere, mekteplilere verip okutalım) diye bendenize bir teklîfte bulundu. Bunu da efendimize bildirmeyi muvâfık bulduk. Emirlerinize intizârdayız.

Risâle-i Nûr’un perde arkasında fütûhâtı var ve olacaktır diye senelerden beri verdiğiniz müjdelerin ve sevinçli haberlerin hârika ve kerâmetlerin işte bugün böylece tezâhür ve tevâlî etmesi, hattâ gözlere girecek kadar yaklaşması ve kendini apaçık göstermesi, onun perdeyi bile parçaladığına delîl sayılabilir diyoruz. Geçen gün burada yapılan hâfız cem‘iyeti münâsebetiyle İstanbul’dan memleketimize gelmiş olan hocalar arasında bulunan Fatih Câmi‘-i Şerîfi imâmı Reîsü’l-Kurrâ Ömer Efendi Hoca’ya bizdeki tevâfuklu Kur’ân cüzleri gösterildi. Âsâr-ı İslâmiye neşriyâtında ve müftülükte de a‘zâ olan bu zât mümkün ve müyesser olursa bunları meccânen tab‘ ettirmeye söz vererek buradan ayrıldı. Eğer fotoğrafla olursa

Sayfa 113

Hem o hamiyetli kardeşimiz (artık Risâle-i Nûr serbest olmuştur, korkulacak bir şey yoktur. Şimdi içinizden birisi çıkıp bir fedâkârlık yapsa, bu eserlerin hepsini tab‘ ettirebilir) buyurdular. Ve bize büyük cesâret verdiler. Ve bize zahîr ve muîn oldular. Bunun üzerine yenilerden başka bir kardeşimiz (burada yapsak pahalıya mâl olur. Bütün masraflar bana âit olmak üzere sen İstanbul’a git, hiç olmazsa Asâ-yı Mûsâ Mecmûası’nı yeni yazılarla serbest olarak bin kadar bastır, gel de, burada gençlere, mekteplilere verip okutalım) diye bendenize bir teklîfte bulundu. Bunu da efendimize bildirmeyi muvâfık bulduk. Emirlerinize intizârdayız.

Risâle-i Nûr’un perde arkasında fütûhâtı var ve olacaktır diye senelerden beri verdiğiniz müjdelerin ve sevinçli haberlerin hârika ve kerâmetlerin işte bugün böylece tezâhür ve tevâlî etmesi, hattâ gözlere girecek kadar yaklaşması ve kendini apaçık göstermesi, onun perdeyi bile parçaladığına delîl sayılabilir diyoruz. Geçen gün burada yapılan hâfız cem‘iyeti münâsebetiyle İstanbul’dan memleketimize gelmiş olan hocalar arasında bulunan Fatih Câmi‘-i Şerîfi imâmı Reîsü’l-Kurrâ Ömer Efendi Hoca’ya bizdeki tevâfuklu Kur’ân cüzleri gösterildi. Âsâr-ı İslâmiye neşriyâtında ve müftülükte de a‘zâ olan bu zât mümkün ve müyesser olursa bunları meccânen tab‘ ettirmeye söz vererek buradan ayrıldı. Eğer fotoğrafla olursa

Sayfa 114

yaldızlı kelimeler çıkmaz ve yerleri beyaz ve açık kalır deniliyor. Emirlerinize intizâren bu ciheti de arz eyleriz.

Eskiden sizi memleketten tanıyıp burada tekrâr şeref-i sohbetinizle müşerref olan ve müftülükle uzak bir kazaya giden Hasan Efendi me’zûnen şimdi buradadır. Eserlerinizden istedi. Bir tane matbû‘ nüshalardan Yedinci Şuâ‘ verdik. Kazasının hâkimi ve me’mûrlarıyla okuyacaklar. Selâm ve hürmetlerini arz eyleriz.

Yine yakınlarda buraya gelmiş olan ve sizinle geçen sene bir def‘a görüştüğünü söyleyen yüksek zirâat mühendislerinden ve Şeyhü’l-İslâm Hayri Bey torunlarından bir zâta da Asâ-yı Mûsâ Mecmûası’nı verip okuttuk ve yazdırdık. Bundan büyük haz ve kuvvet-i îmân duyduğunu ve memnûnluğunu bildirdi. Bu adam aynı zamanda size yan bakan o ma‘hûd zâbitin arkadaşı imiş. O vak‘adan çok müteessir olduğunu söyledi. Ve o zaman arkadaşının bir hafta kadar geceleri hiç uyku uyuyamayıp sıkıntılar çektiğini anlattı. Burada doktorlara ve eczâcılara ve bazı dâire müdürlerine de Risâle-i Nûrları verip okutuyoruz. Hâsılı, Risâle-i Nûr cüz’leri etrâfa yayılmakta ve yazılmakta devam ediyor.

Âcizâne ara sıra yaptığım cum‘a hutbelerinde de nûrun sözlerinden söylüyorum. Buradaki resmî vâiz ve köy hocaları da onunla alâkadâr olmaya başladılar. Yalnız burada Risâle-i Nûr’un tam cüz’leri yoktur. Bunun için çok zahmet

Sayfa 114

yaldızlı kelimeler çıkmaz ve yerleri beyaz ve açık kalır deniliyor. Emirlerinize intizâren bu ciheti de arz eyleriz.

Eskiden sizi memleketten tanıyıp burada tekrâr şeref-i sohbetinizle müşerref olan ve müftülükle uzak bir kazaya giden Hasan Efendi me’zûnen şimdi buradadır. Eserlerinizden istedi. Bir tane matbû‘ nüshalardan Yedinci Şuâ‘ verdik. Kazasının hâkimi ve me’mûrlarıyla okuyacaklar. Selâm ve hürmetlerini arz eyleriz.

Yine yakınlarda buraya gelmiş olan ve sizinle geçen sene bir def‘a görüştüğünü söyleyen yüksek zirâat mühendislerinden ve Şeyhü’l-İslâm Hayri Bey torunlarından bir zâta da Asâ-yı Mûsâ Mecmûası’nı verip okuttuk ve yazdırdık. Bundan büyük haz ve kuvvet-i îmân duyduğunu ve memnûnluğunu bildirdi. Bu adam aynı zamanda size yan bakan o ma‘hûd zâbitin arkadaşı imiş. O vak‘adan çok müteessir olduğunu söyledi. Ve o zaman arkadaşının bir hafta kadar geceleri hiç uyku uyuyamayıp sıkıntılar çektiğini anlattı. Burada doktorlara ve eczâcılara ve bazı dâire müdürlerine de Risâle-i Nûrları verip okutuyoruz. Hâsılı, Risâle-i Nûr cüz’leri etrâfa yayılmakta ve yazılmakta devam ediyor.

Âcizâne ara sıra yaptığım cum‘a hutbelerinde de nûrun sözlerinden söylüyorum. Buradaki resmî vâiz ve köy hocaları da onunla alâkadâr olmaya başladılar. Yalnız burada Risâle-i Nûr’un tam cüz’leri yoktur. Bunun için çok zahmet

Sayfa 115

çekiyoruz. Elimizde ancak vaktiyle hapishâneden çıkan kardeşlerimizden birer tane isteyebildiğimiz bazı eserler var ki, bunlar da karışıktır. Hele Lem‘a ve Şuâ‘lardan burada pek az var. Şimdi reîs beyden birer cild alıp yazmaya başladık. Ama onlar da noksândır. Burada tam bir takım yapmak istiyoruz. Bunun için Husrev Bey kardeşimize ve İslâmköy’lü Halîl İbrâhîm’e yazdık, her kaç para olursa olsun, fazla varsa alıp yazılmasına, burada da çoğalmasına çalışacağız. Buradaki kardeşlerimiz yazdıkları Asâ-yı Mûsâ Mecmûaları’ndan birkaçını Üstâdımız efendimize hediye etmişlerdir, bunları takdîm ediyoruz. Bu ilk yazıların sehiv ve hatâlarıyla berâber kabulünü ve affını ricâ ederiz.

Burada Refîka isminde bir hemşîremizin yazdığı Asâ-yı Mûsâ defterinde bir sahîfede gördüğümüz şu musîb ve garip tevâfuku (eğer bu buluşumuz ve hesabımız doğru tevâfuka uygun ise) aynen Üstâdımız efendimize müsâadeleriyle arz etmeyi münâsib gördük. O sahîfenin her satırı başından birer kelime alıp yukarıdan aşağı okuduğumuzda, aynen şu ma‘nâlı ve kerâmetli cümleler çıkıyor. (Bugün baharın kapısı açıldı. Kuşlar ve hayvanlar tesbîh ve tehlîle başladı.) Bu cümlelerin ma‘nâlı olduğu işte meydândadır. Fakat kerâmetli olduğunu da şöylece anladık: Bu sahîfe, tam baharın kapısı açıldığı gün olan Rumî hesapla dokuz ve efrencî hesabıyla da 22 Mart günü yazılmıştır. Tam Nevrûz günü yazılan bu sahîfe, yazanın hiç de

Sayfa 115

çekiyoruz. Elimizde ancak vaktiyle hapishâneden çıkan kardeşlerimizden birer tane isteyebildiğimiz bazı eserler var ki, bunlar da karışıktır. Hele Lem‘a ve Şuâ‘lardan burada pek az var. Şimdi reîs beyden birer cild alıp yazmaya başladık. Ama onlar da noksândır. Burada tam bir takım yapmak istiyoruz. Bunun için Husrev Bey kardeşimize ve İslâmköy’lü Halîl İbrâhîm’e yazdık, her kaç para olursa olsun, fazla varsa alıp yazılmasına, burada da çoğalmasına çalışacağız. Buradaki kardeşlerimiz yazdıkları Asâ-yı Mûsâ Mecmûaları’ndan birkaçını Üstâdımız efendimize hediye etmişlerdir, bunları takdîm ediyoruz. Bu ilk yazıların sehiv ve hatâlarıyla berâber kabulünü ve affını ricâ ederiz.

Burada Refîka isminde bir hemşîremizin yazdığı Asâ-yı Mûsâ defterinde bir sahîfede gördüğümüz şu musîb ve garip tevâfuku (eğer bu buluşumuz ve hesabımız doğru tevâfuka uygun ise) aynen Üstâdımız efendimize müsâadeleriyle arz etmeyi münâsib gördük. O sahîfenin her satırı başından birer kelime alıp yukarıdan aşağı okuduğumuzda, aynen şu ma‘nâlı ve kerâmetli cümleler çıkıyor. (Bugün baharın kapısı açıldı. Kuşlar ve hayvanlar tesbîh ve tehlîle başladı.) Bu cümlelerin ma‘nâlı olduğu işte meydândadır. Fakat kerâmetli olduğunu da şöylece anladık: Bu sahîfe, tam baharın kapısı açıldığı gün olan Rumî hesapla dokuz ve efrencî hesabıyla da 22 Mart günü yazılmıştır. Tam Nevrûz günü yazılan bu sahîfe, yazanın hiç de

Sayfa 116

haberi olmadan kendi kendine deftere yazıldığı tarihi de kaydetmiştir. Bu tevâfuk ve kerâmeti görüp anladıktan sonra o hemşîremize “Sen bu sahîfeyi iki gün evvel, yani Mart’ın 22’sinde Nevrûz günü yazmışsın. Çünkü bugün 24’tür. Ve bu defter bize bunu söylüyor. Ve iki gündür ben yazılmadım diyor. Aslı var mı? Ve bu duygumuz doğru mu?” Deyince “Allâh aşkına öyledir, iki gündür yazamadım çünkü meşgūl ve ma‘zûrdum. Fakat bunu siz nasıl bildiniz” diye zevciyle berâber yüzümüze bakıp hayret edince, Risâle-i Nûr’un bu kerâmeti himmetinizle onlara da ayân edildi.

Âciz talebeniz

Hasan Feyzî

*

* *

Salâhaddîn’in mektûbudur. Lâhika’ya.

(211)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ

بِعَدَدِ حُرُوفَاتِ عَصَا مُوسيٰ (ع م) وَذُو الْفِقَارِ

Azîz, Şefkatli, Fazîletli Efendim ve Üstâdım Hazretleri’ne,

Ekser mu‘cizeli âyet ve İsm-i A‘zamların on dokuz harften müteşekkil olması ve Risâle-i Nûr’da da hikmetleri bulunan bu mübârek rakam adedince havâlîmiz nûrânîlerinin

Emirdağ Lahikası - 2
  • Ben de dedim: Mâdem şimdi her tarafta nûrlara kuvvetli ve kesretli eller sâhib çıkıyorlar ve tam muhâfaza ve neşrine çalışıyorlar, elbette ben bir parça istirâhat etsem tembellik olmaz.

    Umûm kardeş ve hemşîrelerimize selâm ve duâ ve mübârek gece ve günlerini tebrîk ederiz. Ve her vakit te’sîrini gördüğüm duâlarını ricâ ederiz.

    اَلْبَاق۪ي هُوَ الْبَاق۪ي

    Kardeşiniz

    Saîdü’n-Nûrsî

    *

    * *

    Lâhika’ya girsin. Hasan Feyzî’nindir.

    (210)

    بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

    وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

    اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ دَٓائِمًا اَبَدًا

    Mübârek Üstâdımız Efendimiz Hazretleri,

    Leyâli-i mübâreke olan Regāib, Mi‘râc ve Berât gece ve günleri ile tekarrüb etmekte olan Ramazân-ı Şerîf ve Leyle-i Kadr’inizi tebrîk eder, sizin ve bütün kardeşlerimizin ve umûm Âlem-i İslâm’ın hakkında hâssaten bu sene daha hayırlı şeref ve fazîletli ve İyd-i Fıtr’ın siz büyük Üstâdımız hakkında ve hakkımızda bir halâs günü olmasını Cenâb-ı Erhamü’r-Râhimîn Hazretleri’nin merhamet ve âtıfetinden ve Mahbûb-u A‘zam Efendimiz’in şefâatinden

Item 1 of 10