Mektub 639

Sayfa 348

( (639) (

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Hür Adam gazetesinin 22 şubat 952 tarih ve

153 sayılı nüshasından alınmıştır.

(Bedîüzzamân Saîdü’n-Nûrsî)

Güzel Türk vatanının yetiştirdiği ve bütün beşeriyete örnek insan olarak hediye ettiği büyük dâhî, büyük mürşid ve muhteşem bir insanın ismidir. Seksen yılı dolduran hayatının her günü birer nûr hâlesi, birer fazîlet ışığı, birer azim ve îmân halkası halinde Türk nesillerinin rûhlarına ve dimâğlarına girmiş ve bu nûr, senelerle birçok karanlık rûhları aydınlatarak, onları doğru, güzel ve ışıklı yollara sevketmiştir.

İlâhî bir zekânın remzi olan Üstâd-ı A‘zam Saîdü’n-Nûrsî Hazretleri, Allâh’ın müstesnâ bir lütuf ve keremi olan muhteşem dehâsını, mü’min bir azim ve celâdetle bu azîz milletin hayrı ve terakkîsi ve yükselişi uğruna harcamış ve onun nûru, Türk hudûdlarından taşarak komşu milletlere, Pâkistân’a ve Endonezya’ya kadar yayılmıştır. Bu nûrun ışığı ve insanlara bahşettiği ahlâk ve fazîlet şu‘lelerinin, tek bir kıymet ve takdîr ölçüsünde toplanması mümkün değildir. Ondaki azim ve irâde, ondaki yüksek kanâat ve üstün insan vasıfları hepimiz için örnek teşkîl edecek kadar büyüktür. Yalnız biz değil, yalnız Müslümanlar değil,

Sayfa 349

bütün insanlık, bu büyük insanın şahsiyetinde, asâlet ve necâbetin, ahlâk ve fazîletin ve bilhâssa yüksek îmânın bütün göz kamaştırıcı enmûzeclerini temâşâ edebilir.

Bütün Türk çocukları, vatanlarının bu kadar İlâhî bir zekâya ve bu kadar muhteşem bir şahsiyete ve bu kadar temiz bir insana beşik vazîfesi gördüğüne iftihâr edebilirler. Evvelki gün onun bir mahkemesi vardı. Bu mahkemede iki şey öğrendik. Biri, asîl ve genç Türk neslinin fazîlet ve ulüvv-ü ahlâka ve yüksek inanç ve irâdeye olan derin saygısı ve yüksek alâkası; diğeri de, lükslerini ve zenginlerini, rütbe ve mevki‘lerini ve bugünkü fânî ve sefîl varlıklarını, Türk milletinin sefâlet ve geriliğinde arayan ve zehirli ilhâmlarını ve direktiflerini ve kuvvetlerini milletler arası gizli ve devirici ve bozguncu Türk düşmanlarından alan bir kısım soysuzların ve nesepleri belirsiz insanların takındığı tavır. Binlerce münevver Türk gencinin teşkîl ettiği büyük topluluktan bir mikdâr irkilerek, zehirli, mel‘ûn ve müfsid kalemlerini korkak ve titrek dahi olsa, sinsi sinsi aleyhde kullanan ve artık modası geçmiş olan palavralarla bu kıymeti göçürtmek isteyen gürûha şöyle bir mukāyese yapabiliriz. Üstâd-ı A‘zamla (hâşâ mason üstâdı değil) muâsır olan büyük âdem ve Hindistân’ın kurtuluş rehberi Mâhâtma Gândi, biri İngiliz ceberûtuna, İngiliz emperyalizmine baş kaldırmış ve yıllarca büyük da‘vâsına

Sayfa 350

hizmet ederek İngiltere’nin bütün haşmet ve kudretini, azim ve irâdesi önünde âciz ve meflûc bir hâle getirmiştir. Bizim bu tipte yetiştirdiğimiz büyük insanın mücâdelesi ve mesâî hayatı ve şekli, birincisine çok benzemekle berâber, fazla olarak ona Cenâb-ı Hakk’ın bahş buyurduğu Müslümanlık ve îmân nûru da, kendi ziyâsını güneş gibi İslâm iklimlerine ve diyârdan diyâra aşırıp götürmüştür.

Arada sâdece büyük ve şâyân-ı esef bir fark vardır. Bu fark, birincisine dört yüz milyona yakın bir insan topluluğunun gösterdiği sarsılmaz inanç, hürmet ve bağlılık; bizimkisine karşı da, mahdûd bile olsa, bazı asâlet fukarâsı soysuzların açığa vuran istihfâfları ve sinsi hücûmları.

Cevâd Rıf‘at Âtilhân

( (640) (

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Irâk’tan gelmiş, Türkçe’ye tercüme edilen Arapça yazılmış bir mektûbdur.

Rahmân, Rahîm sıfatlarıyla mevsûf olan Allâh’ın ismiyle başlarım. hâdim-i Kur’ân olan büyük Hocam Mollâ Saîd Bedîüzzamânın huzûr-u sâmîsine,

Cenâb-ı Hakk, ömür ve âfiyetini ve nef‘ini ziyâde etsin. Şerâfetli parmaklarınızı öptükten sonra, muhakkak ki Allâhu Teâlâ Hazretleri, nazîri olmayan İşârâtü’l-İ‘câz Fî Mezzânni’l-Îcâz tefsîrinizle benim üzerime in‘âm ve ihsânını yağdırdı.

Emirdağ Lahikası - 4
  • ( (639) (

    بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

    Hür Adam gazetesinin 22 şubat 952 tarih ve

    153 sayılı nüshasından alınmıştır.

    (Bedîüzzamân Saîdü’n-Nûrsî)

    Güzel Türk vatanının yetiştirdiği ve bütün beşeriyete örnek insan olarak hediye ettiği büyük dâhî, büyük mürşid ve muhteşem bir insanın ismidir. Seksen yılı dolduran hayatının her günü birer nûr hâlesi, birer fazîlet ışığı, birer azim ve îmân halkası halinde Türk nesillerinin rûhlarına ve dimâğlarına girmiş ve bu nûr, senelerle birçok karanlık rûhları aydınlatarak, onları doğru, güzel ve ışıklı yollara sevketmiştir.

    İlâhî bir zekânın remzi olan Üstâd-ı A‘zam Saîdü’n-Nûrsî Hazretleri, Allâh’ın müstesnâ bir lütuf ve keremi olan muhteşem dehâsını, mü’min bir azim ve celâdetle bu azîz milletin hayrı ve terakkîsi ve yükselişi uğruna harcamış ve onun nûru, Türk hudûdlarından taşarak komşu milletlere, Pâkistân’a ve Endonezya’ya kadar yayılmıştır. Bu nûrun ışığı ve insanlara bahşettiği ahlâk ve fazîlet şu‘lelerinin, tek bir kıymet ve takdîr ölçüsünde toplanması mümkün değildir. Ondaki azim ve irâde, ondaki yüksek kanâat ve üstün insan vasıfları hepimiz için örnek teşkîl edecek kadar büyüktür. Yalnız biz değil, yalnız Müslümanlar değil,

Item 1 of 3