Mektub 364

Sayfa 38

[364]

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ

Azîz, Sıddîk Kardeşlerim,

Evvelâ: Müdakkik ve muhlis Re’fet’in ve sizin ecnebî lisânıyla ve bilhâssa İsveç, Norveç, Finlandiya’da hangi lisân daha ziyâdedir? Zannımca Alman lisânı olacak. Ve şimdilik Alman lisânına nûrlardan “Huccet-i Îmâniye”leri tercüme etmek, onlara göndermek, ben de o fikrinize iştirâk ederim. Evet, Avrupa’nın mağlûbiyetinden ve maddî ve ma‘nevî, dünyevî tehlikelerinden ancak ve ancak tesellî-i mutlakı Kur’ân’da bulabilirler. Hazret-i Îsâ aleyhisselâm Havâriyyûnlara demiş ki: “Ben gidiyorum ki size tesellîci gelsin.” Yani Ahmed Aleyhissalâtü Vesselâm, Kur’ân ile gelsin, demesiyle gösteriyor ki, nev‘-i beşer husûsen bu zamanda, husûsen me‘yûs Avrupa’da tesellî-i mutlakı Kur’ân’ın hakāik-i îmâniyesinde bulabilirler.

Sâniyen: Asâ-yı Mûsâ’nın Birinci ve İkinci ve Üçüncü ve Sekizinci Huccet-i Îmâniyeleriyle berâber Meyvenin Altıncı ve Yedinci Mes’eleleri şimdilik Alman ve Fransız lisânıyla, fakat sıhhatli ve dikkatli tercüme etmeye Medresetü’z-Zehrâ’nın erkânları nasıl münâsib görürlerse yapılsın. Yalnız, Üçüncü Huccet-i Îmâniye olan Tabîat kâfî değil. Başında, “Asâ-yı Mûsâ’nın bir parçası” diye yazılsın. Bugün İstanbul’a bir kardeşimiz gidiyor. Onunla da bu mes’eleye dâir oraya cevab gönderdik.

Sayfa 39

Sâlisen: İki gün evvel, erkândan Halîl İbrâhîm’in Hasân Feyzî tarzında yazdığı bazı fıkralarını ta‘dîl ve ihtisâr ile ve daha münâsib gördüğünüz bazı ehemmiyetli parçaları cem‘edip Asâ-yı Mûsâ âhirinde yazılsın diye yazmıştık, postaya vermiştik. Dünkü gün Halîl İbrâhîm’in güzel manzûmesini aldık. O fikri tasdîk etti. Bârekallâh dedik. Medrese-i Nûriye kahramanlarından Mehmed Çavuş’un Emniyet Müdürüyle Zülfikār hakkındaki mes’elesi bu sırada çok güzel oldu. Umûma binler selâm. Aceleye geldi, kısa kesiyorum.

اَلْبَاق۪ي هُوَ الْبَاق۪ي

Kardeşiniz

Saîdü’n-Nûrsî

[365]

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُٓ اَبَدًا دَٓائِمًا

Azîz, Sıddîk Kardeşlerim,

Bu gönderilen üç fıkra makine mahsûlü Asâ-yı Mûsâ’nın âhirinde yazılmasını re’yinize havâledir. El yazısı Asâ-yı Mûsâ arkasında da yazılsa münâsib olur. Siz daha iyi bilirsiniz. Eğer üç fıkranın âhirinde Medresetü’z-Zehrâ’nın erkânları nâmına biz de iştirâk ediyoruz, diye imzâ etseniz benim de Saîd nâmını o erkânlar içinde yazabilirsiniz.

اَلْبَاق۪ي هُوَ الْبَاق۪ي

Saîdü’n-Nûrsî

Emirdağ Lahikası - 3
  • [364]

    بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

    وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

    اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ

    Azîz, Sıddîk Kardeşlerim,

    Evvelâ: Müdakkik ve muhlis Re’fet’in ve sizin ecnebî lisânıyla ve bilhâssa İsveç, Norveç, Finlandiya’da hangi lisân daha ziyâdedir? Zannımca Alman lisânı olacak. Ve şimdilik Alman lisânına nûrlardan “Huccet-i Îmâniye”leri tercüme etmek, onlara göndermek, ben de o fikrinize iştirâk ederim. Evet, Avrupa’nın mağlûbiyetinden ve maddî ve ma‘nevî, dünyevî tehlikelerinden ancak ve ancak tesellî-i mutlakı Kur’ân’da bulabilirler. Hazret-i Îsâ aleyhisselâm Havâriyyûnlara demiş ki: “Ben gidiyorum ki size tesellîci gelsin.” Yani Ahmed Aleyhissalâtü Vesselâm, Kur’ân ile gelsin, demesiyle gösteriyor ki, nev‘-i beşer husûsen bu zamanda, husûsen me‘yûs Avrupa’da tesellî-i mutlakı Kur’ân’ın hakāik-i îmâniyesinde bulabilirler.

    Sâniyen: Asâ-yı Mûsâ’nın Birinci ve İkinci ve Üçüncü ve Sekizinci Huccet-i Îmâniyeleriyle berâber Meyvenin Altıncı ve Yedinci Mes’eleleri şimdilik Alman ve Fransız lisânıyla, fakat sıhhatli ve dikkatli tercüme etmeye Medresetü’z-Zehrâ’nın erkânları nasıl münâsib görürlerse yapılsın. Yalnız, Üçüncü Huccet-i Îmâniye olan Tabîat kâfî değil. Başında, “Asâ-yı Mûsâ’nın bir parçası” diye yazılsın. Bugün İstanbul’a bir kardeşimiz gidiyor. Onunla da bu mes’eleye dâir oraya cevab gönderdik.

Item 1 of 2