Leyle-i Kadir’de ihtâr edilen bir mes’ele-i mühimme

Sayfa 27

Leyle-i Kadir’de ihtâr edilen bir mes’ele-i mühimme

Onüçüncü Söz’ün İkinci Makamı’nın Zeyli

Leyle-i Kadir’de kalbe gelen pek geniş ve uzun bir hakîkate, pek kısaca bir işaret edeceğiz. Şöyle ki, Nev‘-i beşer bu son harb-i umûmînin eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdâd ile; ve merhametsiz tahrîbât ile; ve bir tek düşmanın yüzünden yüzer ma‘sûmu perişan etmesiyle; ve mağlûbların dehşetli me’yûsiyetleriyle; ve gāliblerin dehşetli telâş ve hâkimiyetlerini muhâfaza ve büyük tahrîbâtlarını ta‘mîr edememelerinden gelen dehşetli vicdan azablarıyla; ve dünya hayatının bütün bütün fânî ve muvakkat olması ve medeniyet fantaziyelerinin aldatıcı ve uyutucu olduğu umuma görünmesiyle; ve fıtrat-ı beşeriyedeki yüksek isti‘dâdâtın ve mâhiyet-i insaniyesinin umûmî bir sûrette dehşetli yaralanmasıyla; ve gaflet ve dalâletin, sert ve sağır olan tabiatın Kur’ân’ın elmas kılıcı altında parçalanmasıyla; ve gaflet ve dalâletin en boğucu aldatıcı en geniş perdesi olan siyâset,

Sayfa 28

rû-yu zemînin pek çirkin, pek gaddarâne hakîkî sûreti görünmesiyle; elbette ve elbette hiç şübhe yok ki, şimâlde, garbda, Amerika’da emâreleri göründüğüne binâen nev‘-i beşerin ma‘şûk-u mecâzîsi olan hayat-ı dünyeviye, böyle çirkin ve geçici olmasından; fıtrat-ı beşerin hakîkî sevdiği, aradığı hayat-ı bâkiyeyi bütün kuvvetiyle arayacak. Ve elbette hiç şübhe yok ki, bin üç yüz altmış senede, her asırda üç yüz elli milyon şâkirdi bulunan; ve her hükmüne ve da‘vâsına, milyonlar ehl-i hakîkat tasdîk ile imza basan; ve her dakikada milyonlar hâfızların kalbinde kudsiyet ile bulunup lisânlarıyla beşere ders veren; ve hiçbir kitapta emsâli bulunmayan bir tarzda, beşer için hayat-ı bâkiyeyi ve saadet-i ebediyeyi müjde veren; ve bütün beşerin yaralarını tedâvi eden Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân’ın şiddetli, kuvvetli ve tekrarlı binler âyâtıyla, belki sarîhan ve işareten on binler def‘a da‘vâ edip haber veren; ve sarsılmaz kat‘î delillerle, şübhe getirmez hadsiz huccetleriyle hayat-ı bâkiyeyi kat‘iyetle müjde ve saadet-i ebediyeyi ders vermesi; elbette nev‘-i beşer bütün bütün aklını kaybetmezse, maddî veya ma‘nevî bir kıyâmet başlarına kopmazsa; İsveç, Norveç, Finlandiya

Sayfa 29

ve İngiltere’nin Kur’ân’ı kabûl etmeye çalışan meşhur hatîbleri; ve Amerika’nın dîn-i hakkı arayan ehemmiyetli cem‘iyeti gibi rûy-u zemînin geniş kıt‘aları ve büyük hükûmetleri Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân’ı arayacaklar. Ve hakîkatlerini anladıktan sonra bütün ruh ve canlarıyla sarılacaklar. Çünki bu hakîkat noktasında kat‘iyen Kur’ân’ın misli yoktur. Ve olamaz. Ve hiçbir şey bu mu‘cize-i ekberin yerini tutamaz.

Sâniyen: Madem Risâle-i Nûr, bu mu‘cize-i kübrânın elinde bir elmas kılıç hükmünde hizmetini göstermiş ve en muannid düşmanlarını teslîme mecbûr etmiş. Hem kalbi, hem ruhu, hem hissiyâtı tam tenvîr edecek ve ilaçlarını verecek bir tarzda hazîne-i Kur’âniyenin dellâllığını yapan ve ondan başka me’hazi ve mercii olmayan ve bir mu‘cize-i ma‘neviyesi bulunan Risâle-i Nûr, o vazîfeyi tam yapıyor ve aleyhindeki dehşetli propagandalara ve gāyet muannid zındıklara tam galebe çalmış. Ve dalâletin en sert kuvvetli kal‘ası olan tabiatı, “Tabiat Risâlesi” yle parça parça etmiş. Ve gafletin en kalın ve boğucu ve geniş dâire-i âfâkında ve fennin en geniş perdelerinde Asâ-yı Mûsâ’daki Meyve’nin Altıncı Mes’elesi ve Birinci, İkinci, Üçüncü, Sekizinci Huccetleriyle

Gençlik Rehberi
  • Leyle-i Kadir’de ihtâr edilen bir mes’ele-i mühimme

    Onüçüncü Söz’ün İkinci Makamı’nın Zeyli

    Leyle-i Kadir’de kalbe gelen pek geniş ve uzun bir hakîkate, pek kısaca bir işaret edeceğiz. Şöyle ki, Nev‘-i beşer bu son harb-i umûmînin eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdâd ile; ve merhametsiz tahrîbât ile; ve bir tek düşmanın yüzünden yüzer ma‘sûmu perişan etmesiyle; ve mağlûbların dehşetli me’yûsiyetleriyle; ve gāliblerin dehşetli telâş ve hâkimiyetlerini muhâfaza ve büyük tahrîbâtlarını ta‘mîr edememelerinden gelen dehşetli vicdan azablarıyla; ve dünya hayatının bütün bütün fânî ve muvakkat olması ve medeniyet fantaziyelerinin aldatıcı ve uyutucu olduğu umuma görünmesiyle; ve fıtrat-ı beşeriyedeki yüksek isti‘dâdâtın ve mâhiyet-i insaniyesinin umûmî bir sûrette dehşetli yaralanmasıyla; ve gaflet ve dalâletin, sert ve sağır olan tabiatın Kur’ân’ın elmas kılıcı altında parçalanmasıyla; ve gaflet ve dalâletin en boğucu aldatıcı en geniş perdesi olan siyâset,

Item 1 of 3